sky

kapalı dükkana kira ödedik işte. noolucaktı ki? ne bekliyordun. yozlaşmış bal mumlarının dibinde kalan kandilleriydik biz.
sönmeye yüz tutmuş ama en alevli olduğumuz anlar. hani şu biticeğini bildiğin ama gözünün önünde olduğu için dakikaların seninle alay eder gibi saatlere dönüştüğü zaman. tabii ki hatırlıyorum. nası unutabilirim.

ne üzücü değilmi herşeyin son anının coşkulu oluşu? terane haftadır devreden ikramiye için loto kuponunu yatırmayı son ana bırakmış o garson gibiyiz bizde işte. son anda dank etmiş mutlu olma şansı beynimize. ve öyle koskaca bi kuyruğun içindeyiz. bekliyoruz.. salak bi nedenden olduğunu bile bile.. zirilyonda bir ihtimal..

hayır.. ben öyle söylememiştim. anı yaşa dememden bunu çıkarmamalıydın. ama hep yaptın haklısın. benim için bana duygular yazdın bazen içinde bile oynamadığım. sen yönettin, sen kurguladın, sen montajladın ve sadece sen izledin. eleştirmenide sendin hepsinin, eleştirilenide.
ben mi? bense sadece sana ilham verdim. sadece dram filmlerinin galalarına davet edildim.

katrana bulanmış pamuk mutluluğuydu benimkisi. kuru yerlerini ayıklarken elime yapıştın sen. yapıştıkça dahada kirlettim seni.
ne saçma bişeymiş bizimkisi.

bak farket, hep neşeliyken konuştum. nisandı ben konuşurken. ne çok başı, ne çok ortası. hani şu yapraklara rengini verdiğin zamanları senin.

güneşi görmeye çalışan kardelenleri hatırlattın. hiç doğmamış çocuklara isimler koyduk biz. uçmayı öğrenememiş bi kuşun düşerken uçtuğunu zannetmesi gibiydi hayellerimiz. ortasında 10 sayfası eksik roman yada. ne biliyim ben..

dokunmaya çalıştığın gökyüzünü göremediğin anlar gibi hayatın. arıyosun. ama bulamıyacaksın.
gökyüzün yerde çünkü.